2009 KIYMET GİRAY / Yalnız An
  Yalnız An Sergi Kataloğu, Eylül 2009


“Yalnız” ve “an” sözcükleri, aslında insanın yalnızca özgül bir duyu aracılığıyla alımlayabileceği soyut kavramlardır. Bu kavramları alımlayabilmek için, tüm ayrışıkların belli bir dizge doğrultusunda içselleştirilerek algılıyabilme yeteneğinin geliştirilmesi gerekir. Bilincin böylesine varsıllaşması yalnız ve an kavramlarının gerçekliğine ilişkin bir yansıtmanın oluşmasına yol açabilir. Bu oluşum yansıtma insanın bir anlamda alımlama yeteneğinin tüm evrene ve dış dünyaya yönelerek gerçekleştirdiği yansıtmayla anlam kazanır.

“Yalnız” ve “An” üzerinde yoğunlaşmanın anlamı bizim için şu anda önemli olan ve bağdaşık ortam olarak adlandırdığımız kesitlerle arada bulunan katmanların farklarını saptamaktır. Bu bağlamda her şeyden önce zaman ve an dendiğinde, söz konusu edilen şey, geçici olma eylemidir. Çünkü insan bu kavramlarla ilintili imleri algıladıktan sonra, yine günlük yaşamının bireyi olarak gündelik yaşamın gerçekliğine yönelir.

“Yalnız” ve “An” kavramları üzerinde yoğunlaşma, ancak belli somut verilerle kanıtlanmaya çalışılan bir erek tarafından belirlenebilir. Çözümlenmek istenilen soyut veriler olarak Yalnız ve An kavramları, varlıkları, devinimleri, akışları ve süreçleriyle bir bütün olarak ancak tabanı ön bilgilenmelerle donatılmış çok öznel bir duyumda derinleşme yoluyla saptanır. Bu aşamada bireyin öznelliğinden sıyrılarak farklı kesimlerin an ve yalnız olgusunun bilinç yoluyla algılanmasına dönüşür.

Bu aşamada salt ve ayrımlaşmış bir alımlama üzerinde yoğunlaşma yerini, hemen günlük insanın belli ereğe yönelik kültür dokusunun geliştirdiği düşünsel değerlendirmelere bırakır.

“Yalnız” ve “An” kavramlarıyla estetik anlamda bir bağdaşık ortam oluşturulması, ancak uygulamaya yönelik olguların nicel alımlamalarının nitel görünüş biçmine dönüşmesiyle gerçekleşir.

Seçil Erel, Yalnız ve An kavramlarının nicel alımlamalarının soyut kompozisyonlarında nitel görünüş biçimlemelerini bu bağlamda çözümlemeye yönelir.

Erel, Yalnız kavramını, sınırsız boşluk olarak alımlar ve bütün nesnel değerlerin anlamını yitirdiği derinliklerin sonsuzluğuyla çözümler. Yaşama dair varsıllıkların anlamı olan insanca ilişkilerin kesişmelerinin sardığı ağların aralarında kalan ve zamanı durduran anların dondurucu boşlukları karşıtlanarak iki kavramın anlam gücünü vurgular. Yaşamın anlarının katmanlarını yaratan geçişler arasında beliren yalnızlıklar sıkıcı, ürkütücü boşluklara dönüşür.

Erel, An kavramını zamanın sürekliliğini belirleyen diyagonal, düşey ve yatay çizgisel geçişlerin oluşturduğu kümelenmelerin yapısal tasarımlarıyla belirler. İnsan yaşamının durdurulamayan akışını çağrıştıran bu tasarım, aynı zamanda tarihin anlarıyla belirlenen insanın varlığının anlamıyla örtüşür. Bir bütün olarak evren ve insan yaşamının bileşkeleriyle anlamlanan kompozisyonlarında yalnız anların dur/dur/ma evreleri katmanların arasında oluşan boşluklarda ortaya çıkar. Boşlukları saran ve çoğun monokrom renk değerleriyle tasarlanan çizgisel doku, aynılaşma ve farklılaşma arasında kurulu ilişkilerin derin yalnızlığını betimler.

Seçil Erel, Yalnız Anların vurucu boşluğunu, anlamsızlığını soyut anlatımının varsıl çoşkusunun içinde eriterek anlamlandırır.

Prof.Dr. Kıymet Giray.
A.Ü. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Sanat Tarih Bölümü Başkanı