2016 Röportaj / Siyah Beyaz Gazete
  Galeri Siyah Beyaz, Mayıs 2016


Siyah Beyaz Sanat Galerisi Seçil Erel’in “Kuş Bakışı” isimli sergisini izleyiciler ile buluşturmaya hazırlanıyor. Seçil Erel, mekanla bir alışveriş ya da yaşanmışa yeniden ulaşma, onu yeniden yakalama uğraşısında yeni boyutları araştırır. Resimleri, strüktürdeki kısıtlamaları yeniden biçimlendirerek katmanların üstüste gelmesiyle yeni alanlar yaratır ve sistemler önerir. Sanatçı, kendi belleğindeki izleklerin görsel çözümlemelerini yaparak mimari planları bağlamlarından çıkararak onları üretiminin bir parçası haline getirir.

SİYAH BEYAZ : Siyah Beyaz ile ilişkiniz nasıl başladı? Aklınızda yer etmiş bir anınızı bizimle paylaşabilir misiniz?

SEÇİL EREL : Bir koleksiyonerimin beni iki yıl kadar önce Siyah Beyaz ile tanıştırması ile her şey başladı. Hemen ardından sevgili Sera Sade’nin atölyeme yaptığı ziyaret ile birlikte çalışmaya başladık ve o gün bu sergi fikri doğdu.

S.B. : Farklı tekniklerle üst üste veya yan yana gelen; birbirini takip eden bir hareket algısı oluşturan eserlerinizin üretim süreci nasıl şekilleniyor?

S.E. : İşlerimde teknik ve süreç önemli unsurlar. Süreç içerisinde başlayan bir şeyden bir çok farklı teknikte işler oluşuyor. Sırası ile tuvaller, kağıtlar, ışıklılar, renk kodları vb. Tuval resimlerimi, üst üste binen katmanlarla ve her katmanın bazı kısımlarını kompozisyonun kurgusuna göre, yan yana dizilen yatay dikey hareketler ve bir de son dönemde ek olarak organik hareketlerle kapatıyorum. Bu işlemi maskeleme bantı kullanarak yapıyorum. Peşi sıra yağlı boya ile boyuyorum. Her katı boyamak için onlarca renk karıştırıp hazırlıyorum, bu işlemi bitince yüzeydeki maskeleme bantlarını söküyorum. Sonuca gidene dek defalarca bu metodu uyguluyorum. Söktüğüm bantları kurumaya bırakıyor, sonrasında kağıtlar ve ışıklı resimler için yeniden kullanıma sokuyorum. İncecik bir kağıt üzerinde yan yana diziliyor. Bütün bunların yanı sıra, sergi kapsamında videosu ile birlikte sergilenen renk defterim, resimlerimin renk kodlarını gösteriyor. İlk olarak 2012'de başladığım renk defterimde ise tuvalleri çalışırken palette hazırladığım her rengi, önceki katmanları hatırlamam ve sonucu görebilmem için kontrollü şekilde yan yana noktalıyorum. Şimdilerde ise renk kodlama işi defter dışında da devam eder hale geldi. Bu iki farklı tekniklerin oluşum süreçlerinin yanı sıra, yapı ve içerik olarak da birbirinden farklıymış gibi görünse de aslında birbirlerini tamamlıyorlar. Analitik düşünce biçimi ile kurgulayarak hazırladığım alanlar üzerine oturan kompozisyonlar, boyama sürecinde renklerin üst üste gelişinde kendini anın akışına bırakarak var oluyor. Bütünde fiziksel, zihinsel ve sezgiselliğin birlikteliğinde, zihnin kontrolü sezgiselliğe kendini bırakıyor. Seriler halinde ürettiğim işlerimde, her seri için konu, form, renk, boyut ön çalışması yapıyor, sonrasında üretime geçiyorum. İşlerin mekanlarla kuracağı ilişki, mekana müdahalesi ilgimi çeken en temel konulardan. Resimlerimde deneyim, öznel hikayelerim şifreli okumaya yönelik olarak işlerin içine giriyor. Bütün olarak ele alarak incelemek resmin yanı sıra sanatçı olarak benim öznelliğime ulaşmaya yardımcı oluyor.

S.B. : Almanya,Moldova gibi farklı ülkelerde sempozyum ve atölye çalışmalarına, İsviçre’de ise misafir sanatçı programına katılmış bir sanatçı olarak bu deneyimlerinizden aklınızda kalanlar neler oldu?

S.E. : Bu programlara katılmak, seyahat etmek, gittiğim yerlerin altını üstüne getirmek,
sanatçılarla bir araya gelmek, dünyanın çeşitli yerlerinde birbirinin aynı ve birbirine benzemez insanlarla karşılaşmaya, bakış açısı çoğaltmama yardımcı oluyor. Bu durumlar, deneyimler ve oralarda karşılaştıklarım, uzun zamandır üzerinde çalıştığım mekan-zaman-insan ilişkisi, varoluş ve aidiyet konularında daha detaylı düşünmemi sağladı.

S.B. : Siyah Beyaz Sanat Galerisi’nde 13.05.2016 – 15.06.2016 tarihleri arasında gerçekleşecek “Kuş Bakışı” isimli serginizden, serginin fikir aşamalarından ve mekanla olan naratif ilişkisinden bahsedebilir misiniz?

S.E. : Sergim aslında geçmiş dönemdeki gibi alan, varoluş, mekanlar, aidiyet konularından yola çıkıyor. Fakat bu defa farklı olarak sabit olmadığım ve gittiğim yerlerden. İnsanların, hayvanların hatta bitkilerin bile alan arayışları var. Bu konu benim çok ilgimi çekiyor. Çocukluğumdan beri başka yerlere gitmek, oraları bilmek deneyimlemek arzum olmasına rağmen, doğduğum yer etrafında yer edinip, bir türlü kendi alanımda huzur bulamayışım üzerinden yol aldı. Ait olmaya çalışırken, kaybedilenler ve alanların varoluşun önünü kesme durumu, beni çok rahatsız etti. Aidiyet konusu geçtiğimiz dönemde, evlerimin ve atölyelerimin planlarından yararlanarak, haritalama methodu geliştirip yüzeye taşımıştım. O dönemden sonra bol bol seyahat ettim. Bu defa gittiğim, kendimle ilişki kurduğum mekanları işlerime taşımaya başladım. Görsel ve içerik olarak değişmeye başlayan resimlerimde, önemsediğim bu gidilen yerlerden insanın kendine kalanlarla çeşitlenen düşünce ve duygular oldu. Kendi alanında sıkışmaktansa çıkıp deneysel bir şekilde, zamanın içerisinde akmanın güzelliğini keşfetmemi sağlayan seyahatlerde fark ettim ki kendi alanımın dışına çıktığımda özgürüm ve kendime, kendi hayatıma başka açılardan bakıyorum. Bu durum çalışma prensibimde de beni aynı şekilde etkiledi. Siyah Beyaz'daki sergim için özel olarak ürettiğim 'Kuş Bakışı' dünyanın gerçek varlığından yola çıkan yeni bir gerçeklik, kurgusal akış hikayesi oldu. 140 x 840 cm boyutundaki bu tuval resim onlarca katmanın üst üste gelmesi ve 2015 yılında gittiğim yerlerin, yolculukların, harcadığım zamanın birikimiyle oluşan bu iş sırasıyla Ankara, Düsseldorf, Basel, Büyük Ada, Bodrum, İsviçre’nin şehirleri; Cenevre, Lausanne, Nauchatel, Bern, Zürih, Basel'i içine alan kısmı ve son olarak da Almanya'nın Köln, Düsseldorf'tan Hollanda'ya uzanan şehirlerinin planlarıyla oluştu. Aslında bu yerler benim gittiğim yerler olmasının yanında hiç bir önem taşımıyor. Sergi kapsamında dünya haritasına yeni bir önerme sunan bu işin yanı sıra tuvaller, kağıt, ışıklı resimler, renk defteri ve videosu, baskı resimler mevcut.

S.B. : Serpentine Galeri’nin sanat direktörü Hans Ulrich Obrist, küratör ve sanatçı ilişkisi hakkında “Her sanatçı iyi bir küratördür aslında, olmalıdır. Bu etkili bir birliktelik yaratır” diyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sizce Türkiye’de sanatçı-küratör ilişkileri hangi dinamikler üzerinden ilerliyor?

S.E. : Kesinlikle katılıyorum. Sanatçılar özellikle kişisel sergi veya proje yaparken tümden gelerek çalışmalılar. Bu küratörlüğün dayandığı en önemli temellerden birisi bence. Özellikle grup projelerinde küratöryel bakış açısı çok önemli. Şahsen ben sergilerimin içerik, teknik ve mekanla ilişkisini öngörüp harekete geçiyorum. Sergi dışı üretimlerimde ve araştırmalarımda ise işlerimi her zaman seriler halinde düşünüyorum. Bir konuda, içerik, görsel ve teknik açıdan ilişkili birçok noktaya değinmeye çalışıyorum.

S.B. : Önümüzdeki 10 yılda çağdaş sanatın gelişim ve değişimi hakkında öngörüleriniz nelerdir?

S.E. : Çağdaş sanat beni çok heyecanlandırıyor. Anlaması, öğrenmesi, seyri, takibi ve sanatçı olarak üretmesi çok heyecanlı. İnsanı günün gereklilikleriyle ilişkiye sokuyor geçmişten geleni ileriye taşımaya, köprü kurmaya, dünyayı algılamaya itiyor. Ülkemiz de teknolojinin ve hızın devrine ayak uyduran 2000'lerin başında başlayan hızlı yükseliş tüm ortamı çok heyecanlandırmıştı. Olumlu şeyler olduğu gibi olumsuz da birçok şey oldu. Bence bundan sonraki süreçte bu durum değişecek. Herkes yavaş ve doğru adımlarla daha iyiye doğru ilerleyecek ve günün gerektirdiklerini yakalayacak. Özgünlüğün, samimiyetin ve biraz da yavaşlığın görüleceğini düşünüyorum.

S.B. : Gelecek serginiz ve projeleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?

S.E. : Bu yılki sergilerimden ve deneyimlerinden hareketle kafamda oluşan düşünceler üzerine yoğunlaşmak istiyorum. Sanatçı üretiminin yer, zaman ilişkisinin teknik ve içerik ile olan ilişkisi, işlerin mekanlara müdahalesi, modü- lerlik, parça bütün ilişkisi ilgimi çekiyor. 2019 yılında Milli Reasürans'ta açılacak kişisel sergim bana heyecan veriyor. Bunun dışında o vakite kadar, geçtiğimiz dönemde yoğunlaşan yurt dışı programları devam edecek, çok hareketli bir dönem beni bekliyor. Bir kaç farklı ülke ve şehirde rezidans ve sergi projeleri var.